PORTO :
Portekiz’in Lizbon’dan sonraki ikinci büyük kenti olup, nüfusu şehir merkezinde 300 bin civarındayken Porto Metropolitanı olarak 1,7 milyon kişiye ulaşmaktadır. 30 Nisan 2015 den itibaren hergün karşılıklı olarak yapılan birer sefer ile THY uçuş noktaları arasında da yer alan Porto’ya, Lisbon’dan 3 saatlik bir tren yolculuğu ile ulaşılıyor. Avrupa’nın önde gelen en eski kentleri arasında sayılan ve ilk kuruluş yeri Douro Nehrinin Atlantik Okyanusu’na dökülürken oluşturduğu haliçin kuzey kenarı olan şehre kuruluşu esnasında verilen Portus Cale adı, daha sonra değişikliğe uğrayarak Portugal olarak ülkenin ismine dönüşmüştür. Portekiz’in dünyaca ünlü ihraç ürünü olan Porto Şaraplarının yükleme limanı olan bu kentin şimdiki adı da Portekizcede liman anlamına gelmektedir. Rio Douro’nun (Douro Nehri) iki kenarında yer alan Porto’nun, nehrin kuzey kısmındaki kuruluş yeri ve Centro Histórico olarak bilinen bölümü en önemli turistik mekanları barındırıyor.
Bir açık hava müzesi niteliğinde olan Porto’ya havanın kapalı olduğu zaman gittiyseniz, melankolik bir şehir izlenimi alabilirsiniz. Porto’nun merkezi olan Centro Histórico’ya ulaştığınızda etrafınızı saran ortaçağ binaları ile tarihin içerisinde olduğunuzu anlamaya başlıyorsunuz. Özellikle kiliselerin cephelerini kaplayan ve her biri ayrı bir tarihsel olayı anlatan resimlerle dolu mavi beyaz fayanslarla büyülenebilirsiniz. Bu nedenle, Porto’yu aceleye getirmeden yürüyerek gezmek, Porto’da olmanın zevkini çıkarmaya yardımcı olacaktır.
Aşağıda Porto’da’da görülmesi gereken turistik yerlere yer vermeye çalıştım. Porto’un genel haritası ve kent içinde ulaşım için kullanabileceğiniz metro hatlarına ait haritalara altta yer alan bağlantı aracılığıyla veya sayfanın en üstünde yer alan Portekiz/Porto başlığı yanındaki bağlantıları kullanarak ulaşabilirsiniz. Kent içi ulaşım için kullanılacak bilet ve kartlara ilişkin bilgiler hazırlık aşamasındadır.
Centro Histórico (Tarihi Merkez)
Douro nehrinin kuzey kenarındaki Porto’nun ilk kurulduğu yer olan bu bölge, aslına uygun restorasyonlarla olduğu gibi korunmuş olan neoklasik mimariye sahip ortaçağda inşa edilmiş binalardan, geniş caddelerden ve özellikle Porto Katedralinden aşağı doğru inen dar sokaklardan oluşmaktadır. 1996 yılından itibaren Unesco Dünya Mirasları Listesinde yer almaktadır. São Nicolau, Sé, Vitória ve Miragaia semtlerinden oluşan bölgede, şehrin en önemli meydanları, kiliseleri ve anıtları gibi mutlaka görülmesi gereken ve hepsi birbirine yürüyüş mesafesindeki turistik mekanlar yer alıyor. Ancak yürüyerek gezme sırasında gözden kaçırmamanız gereken bir konu ise, tarihi merkezin Douro Nehri’nin dik yamacına kurulmuş olmasıdır. Bu nedenle fazla yorulmadan gezmek için yürüyüş güzergahınızı önceden planlamakta yarar var.
Praça da Ribeira (Ribeira Meydanı)
Douro Nehrinin kıyısında yer alan ve kentin en eski meydanı olan bu bölgenin tarihi 1370 yılına kadar uzanmaktadır. İlk zamanlarda balıkçı teknelerinin yanaştığı ve balık ticaretinin gerçekleştirdiği meydan önemini hiçbir zaman kaybetmemiştir. Halen restoran ve barların yoğun bir şekilde yer aldığı bölge, Porto’nun buluşma yerlerinin başında geldiği gibi, Porto’daki en büyük kutlamaların yapıldığı bir alan olarak da önemini korumaktadır. Nehir kıyısında yer alan rengarenk binalar, Porto’nun simgelerinden Dom Luis I Köprüsü, nehrin karşı kıyısında yer alan Vila Nova de Gaia en güzel şekilde buradan fotoğraflanabilir. Köprüler kenti olarak da adlandırılan Porto’nun tüm köprülerinin ve Douro vadisindeki üzüm bağlarının görülebileceği tekne gezileri de buradan başlıyor. Akşam üzeri günün yorgunluğunu Dom Luis I Köprüsünün ışıltısı altında yemeğinizi yerken veya içkinizi yudumlarken atabilirsiniz.
Ponte Dom Luis I (Dom Luis I Köprüsü)
Yapımı Gustave Eiffel’in öğrencilerinden ve iş ortaklarından olan Alman mimar Téophile Seyrig tarafından 1881-1886 yılları arasında gerçekleştirilen köprünün toplam uzunluğu 285 metre ve yüksekliği 45 metre olup, kemerler arasındaki 172,5 metrelik açıklığı ile yapıldığı tarihte türünde dünyanın en uzun köprüsü olduğu söyleniyor. 1 Kasım 1886 tarihinde yapılan açılışında sadece üst güverteden araç trafiğine izin verilen, 1888 yılında alt güvertenin de eklenmesi ile bugünkü şeklini alan köprüye, 2003 yılında metronunda entegre edilmesi ile karayolu trafiği tamamen alt kısma kaydırılmış ve halihazırdaki kullanım şeklini sürdüregelmiştir. Tarihi Merkezdeki Ribeira ile karşı kıyıda yer alan Vila Nova de Gaia’yı, araç, yaya ve metro trafiği ile birbirine bağlamaktadır. Porto’nun simgelerinden biri olan bu köprünün üzeri, Douro Nehrinin iki yakasında yer alan şehrin fotoğraflanabileceği bir nokta olup özellikle gün batımında Porto’yu seyretmek için en ideal yerdir. Köprüyü yolun her iki yanındaki dar kaldırımları kullanarak geçebilir ya da 60 metre yukarıdaki metro hattının da geçtiği yolu kullanarak dolaşabilirsiniz.
Vila Nova de Gaia
Porto Tarihi Merkezin karşısında ve Douro nehrinin güney kıyısında yer alan Vila Nova de Gaia, yaklaşık 300 bin nüfuslu ayrı bir belediyedir. 18 inci yüzyılın ortalarından bu yana bölgede yer alan şarap mahzenleri en önemli turizm geliridir. Porto Şarabı ile ünlü 20 civarındaki şarap üreticisinin mahzenleri bu bölgede yer almaktadır. Porto Şarabı (Vinho do Porto) üretiminin nasıl gerçekleştiği ve saklandığı rehber eşliğinde öğrenilmek istenirse dünyaca ünlü markaların mahzenleri gezilebilir ve şaraplarından tadılabilir.
Şarap mahzenlerini ziyaret etmek için Dom Luis köprüsü yaya olarak geçilmek suretiyle Vila Nova de Gaia’ya geçilebilirsiniz. Burmester, Calem, Sendeman gibi üreticilerin mahzenleri nehir kıyısındaki yürüyüş güzergahında yer alıyor. Diğer üreticilerin mahzenleri ise bunların arka kısmında sıralanmış durumda. Praça da Ribeira’dan, ya da köprü üzerinden mahzenlerin yerleşimleri daha iyi gözlenebilir.
Nehir kıyısında yer alan restoran ve kafelerde dinlenebilirsiniz. Kıyıya bağlı durumda bekleyen ve orijinal adı barco rabelo olan şarap taşıma tekneleri nehir turu yapabilir ya da teknelerle birlikte karşı kıyıdaki Praça da Ribeira ve Centro Histórico’yu kadrajlayabilirsiniz.
Estação de São Bento (São Bento Tren İstasyonu)
1783 yılında bir yangında hasar gören São Bento de Avé-Maria Manastırı’nın yerine inşa edilen binada 1896 yılından itibaren istasyon hizmeti verilmeye başlanmış ise de, istasyon binasının yolcu ve eşya trafiği için yetersiz olduğu farkedilmiş. Bunun üzerine geçici bir istasyon binası devreye sokulmuş ve eski istasyon yerine yeni bir terminal binası yapımına başlanmış. 1900 yılında başlayan inşaat 1915 yılında tamamlanmış ve halen kullanılmakta olan istasyon binasının resmi açılışı 1916 yılnda gerçekleşmiştir. İstasyon, Braga, Aveiro, Coimbra ve diğer Portekiz kentleri ile Vigo ve Madrid trenlerinin ana kalkış ve varış istasyonu olarak faaliyet göstermektedir. Lisbon trenleri ise Porto’nun bir diğer ana hat istasyonu olan Estação de Campanhã’dan hareket etmekte olup, Lizbon biletiniz olması kaydıyla Sao Bento istasyonundan buraya trenle ulaşım ücretsizdir.
Mimari projesi José Marques da Silva tarafından tasarlanan İstasyon Binasının iç kısmı, azuleo ressamı Jorge Colaço tarafından, ulaşım evrimi ve Portekiz tarihinin önemli olaylarını gösteren yirmi bin azuleos ile süslenmiştir. İstasyon binasının kapısından içeri girildiğinde, duvarlarda ve tavandaki 20 bin mavi-beyaz fayans nefes kesici bir görüntüye sahip olup, mutlaka fotoğraflaması gereken yerlerin başında geliyor.
Sé do Porto (Porto Katedrali)
XII. yüzyılda inşa edilen Porto Se Katedrali kentin en eski ve Portekiz’deki Romanesk tarzındaki en önemli yapılarından biridir. Kentin genelinde pek çok yerden görülebilen Katedral şehrin tam kalbinde ve eski tarihi şehir merkezinin en yüksek noktasında yer almaktadır. Sao Bento istasyonuna yürüyerek 5 dakika uzaklıktadır. Onündeki teras, Porto’nun en güzel panoramik manzaralarından birine sahip olup, buradan tarihi merkezi ile Douro Nehrini gün içinde ve gün batımında değişik açılardan fotoğraflayabilirsiniz.
Funicular dos Guindais
Batalha ile Douro nehri kıyısı arasında çalışan finüküler 1891 yılında oldukça dik bir yamaca tek hatlı olarak inşa edilmiş. Ancak açılışından 2 yıl sonra aşırı hızdan kaynaklanan ve can kaybı olmadan atlatılan kaza nedeniyle bir asır kadar kapalı kalmıştır. Porto’nun ulaşım altyapısını geliştirmek girişiminin bir parçası olarak, 19 Şubat 2004’te, iki hatlı olarak ve vagonlar ile istasyonlar yenilenerek aynı hat üzerinden tekrar açılmıştır. 25 kişilik vagonlara sahip olan finüküler aracılığıyla, 281 metre uzunluğundaki hat aracılığıyla 61 metre yüksekliğe yaklaşık 3 dakikada ulaşılmaktadır. Özellikle Vila Nova de Gaia ve Douro nehri kıyısında geçirilen yorucu bir günün sonunda, şehrin yukarı kısmınaçıkmak için kullanılabilecek Douro Nehri ve Ponte Dom Luis I manzaralı ideal bir ulaşım aracıdır. Çalışma saatleri hafta içi 08: 00-20: 00 saatleri arasında olup, hafta sonları ve yaz aylarında gece yarısına kadar uzar. Ücreti kişi başı 2,5 €’dur.
Igreja do Carmo ve Igreja dos Carmelitas
Porto Üniversitesi rektörlüğünün de bulunduğu Gomes Teixeira Meydanına (Praça de Gomes Teixeira) geldiğinzde, yanyana duran iki kilise görünümleri ile sizi cezbedecektir. Sağ tarafta bulunan ve dış yüzeyi mavi beyaz azulejolar ile kaplı olan Igreja do Carmo, sol taraftaki ise Igreja dos Carmelitas’dır. İsimlerinin dilimizdeki karşılığı Rahipler Kilisesi ve Rahibeler Kilisesi anlamına da gelmektedir. İkize benzer bu kiliseler hakkında dikkat çekici olan husus, gerçekte iki farklı dini yapı olmalarına karşın rağmen, görünüşte tek bir mimari yapı oluşturuyor olmalarıdır.
Igreja dos Carmelitas 17. Yüzyılda rahibeler manastırı, Igreja do Carmo ise 18. Yüzyılın ortalarında kilise olarak inşa edilmişler. Her iki kilisenin arasında ise dünyadaki en dar evlerden biri olan ve genişliği 1 metrenin biraz üzerinde olan bir ev yer alıyor. İki dini yapı arasında bir ev yerleştirmenin nedeni olarak, iki yapının birbirinden ayrı olduğunu anlatmanın yanı sıra rahiplerin ve rahibelerin dünyevi ayrılıklarının sağlanması olduğu rivayet ediliyor.
1616-1628 yılları arasında inşa edilen Igreja dos Carmelitas neredeyse düz sayılabilecek granit bir dış cepheye sahip olup, sol tarafında çan kulesi yer almaktedır. İçerisi yeşile yakın bir tonda dekore edilmiştir. Fransız istilası sırasında (1808-1814) kilise kışla olarak kullanılmış olan kilisenin sol tarafında yer alan bina ise artık Portekiz Ulusal Muhafızlarının karargahı olarak kullanılan eski rahibeler manastırıdır.
1756-1768 yılları arasında inşa edilen Igreja do Carmo, mimarisi ve içerisindeki altın rengi dekorasyonla Portekiz’da barok rokoko tarzın en güzel örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Yan dış cephesi Silvestre Silvestri tarafından tasarlanan ve Carlos Branco tarafından boyanmış olan göz alıcı mavi beyaz azulejo panelle kaplıdır.
Kiliseler, Clérigos Kulesi ve Lello Kitabevi gibi diğer önemli turistik mekanların yakınında yer almakta olup, civarda bir kahve ile yorgunluk atabileceğiniz çok sayıda yer var.
Livraria Lello (Lello Kitapevi)
Portekiz’in en eski kitapçılarından biri olan ve dünyanın en iyi üçüncü kitapçısı olarak tarif edilen Lello Kitapevi, ilk olarak 1869 yılında kurulmuş ve daha sonra ortaklık yapısının değişmesini takiben, 1906 yılında Mimar Xavier Esteves tarafından tasarlanmış olan şimdiki binasına taşınmıştır. Bulunduğu caddede yürürken, Neo-Gotik tarzdaki dış cephesi ile ilk bakışta dikkati çekmekte olup, kapıdan içeri adım atıldığında ise artnouveau tarzı kırmızı spiral iç merdiveni, ahşap panelli tavanı ve mükemmel oyma kitaplıkları, 8m x 3,5 m boyutundaki vitraya sahip tavanı ile kendinizi bir rüya aleminde gibi hissedebilirsiniz.
JK Rowling’in Harry Potter’ı yazma ilhamının Porto’da, özellikle de bu kütüphanede başladığı. 1991 yılında Porto’ya taşınan ve İngilizce öğretmeni olarak çalışmaya başlayan yazarın, tekrar İngiltere döndüğü 1994 yılına kadar geçen sürede, zamanının bir kısmını Lello Kitapevi’nin ikinci katında kahvesini içerken yazdığı söyleniyor. Yine söylentilere göre, Lello kitabevi merdiveni ile Hogwarts’da anlatılan merdivenler arasında büyük benzerlikler varmış. Ayrıca, Hogwarts’ın siyah bir takım elbiseli ve siyah bir paltodan oluşan kostümünün Porto Üniversitesi öğrencilerinin kostümlerinden esinlendiği düşünülüyor.
Igreja dos Clérigos (Clérigos Kilisesi)
Porto ve Portekiz’in kuzeyinde pek çok eserde imzası bulunan İtalyan kökenli bir mimar olan Nicolau Nasoni tarafından tasarlanan Portekiz’de Barok tarzda yapılmış ilk kilise olan Igreja dos Clérigos’un 1732 yılında başlayan inşaatı 1750 yılında bitirilmiştir. İsteği doğrultusunda Mimar Nasoni kilisede yer alan küçük bir şapele defnedilmiştir. 1910 yılında ulusal anıt olarak ilan edilmiş olan kilisenin ön cephesinde ve iç kısmında barok motiflerin oldukça güzel örnekleri yer alıyor. Kilisenin arka kısmına bitişik olarak çan kulesi olarak inşa edilen ve Porto’nun en fazla turist çeken yeri olan Torre dos Clérigos yer almaktadır.
Torre dos Clérigos (Clérigos Kulesi)
Igreja dos Clérigos’un 1750 yılında biten inşaatı sonrasında kiliseye bir çan kulesi yapılması kararı alınmış ve Mimar Nasoni tarafından tasarlanan kule, 1754 ile 1763 yılları arasında inşa edilmiş. 1910 yılında kiliseyle birlikte Ulusal Anıt Statüsüne alınmıştır. 76 metre yüksekliği ile Porto’nun en yüksek yapısı olup, şehrin hemen hemen her yerinden görülebilir. 240 basamaklı spiral bir merdivenle çıkılan tepesinden Porto’nun 360 derece panoramik görüntüsü izlenebilir.
Avenida dos Aliados
Porto’nun kalbi ya da salonu olarak adlandırılan ve İngiliz Mimar Barry Parker tarafından tasarlanan caddenin inşa projesine 1916 yılında başlanmış ve çevreleyen binalar zamanla eklenmiştir. Caddenin üst kısmında 70 m yüksekliğinde çan kulesine sahip, granit ve mermerden yapılmış Câmara Municipal Do Porto (Belediye Binası) bulunmaktadır. Belediye Binasının önünde Portekizli yazar Almeida Garrett’in heykeline yer verilmiştir. Eğimli bir yapıda olan caddenin her iki kenarındaki çatı pencereleri, kubbeler ve çanaklarla taçlandırılmış olan binaların çoğunluğu oteller veya bankaların ana şubeleridir. Caddenin diğer ucunda ise Praça da Liberdade (Özgürlük Meydanı) ile bir atın üzerinde Kral IV. Pedro heykeli yer almaktadır. Porto’luların özel günlerdeki kutlamalarına ve çeşitli etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır.
Câmara Municipal Do Porto (Belediye Binası)
Avenida dos Aliados’un üst kısmında yer alan ve Portekizli Mimar Correia da Silva tarafından tasarlanan binanın inşaat 1920 yılında başlamışsa da, çeşitli aksaklıklar nedeniyle, belediye hizmetleri ancak 1957 yılından itibaren verilmeye başlanabilmiştir. Granit cephesiyle caddenin başında görkemli bir şekilde görünen binanın iç kısmı da mermer ve granit ile dekore edilmiştir. 6 katlı binanın ana kapısının önünde Portekizli yazar Almeida Garrett’in heykeli yer almaktadır. Ön cepheden bakıldığında merkezde, ilk yapıldığında çan kulesi olarak tasarlanmış olan ve halen saat kulesi görevini yapan , 70 metre yüksekliğindeki kulesi dikkat çekmektedir.
Igreja da Trindade
Porto Belediye Binasının (Câmara Municipal Do Porto) hemen arkasında yer alan ve Porto’nun en heybetli yapılarından birisi olan Igreja da Trindade XIX. yüzyılda neoklasik tarzda inşa edilmiş. 1755 yılında başlayan inşaatı neredeyse yarım yüzyıl boyunca sürmüş ve 1982 yılında tümüyle tamamlanabilmiş. Projesini yapan mimarı Carlos Amarante burada gömülüdür.
Palácio da Bolsa (Borsa Sarayı)
Halen Porto Ticaret Borsa Binası olarak kullanılmaya devam edilen bina, Porto’lu Mimar Joaquim da Costa Lima’nın neoklasik tarzda bir tasarımı olup, 1842 yılında başlayan inşaatı 1850 yılında bitirilmiş ise de, birçok sanatçı tarafından gerçekleştirilen iç mekan dekorasyonu ancak 1910’da tamamlanabilmiştir. Giriş ücretli olup, 30 dakikalık bir tur için 8,5 € ödenmektedir.
Igreja de São Francisco (São Francisco Kilisesi)
Porto’nun en önemli gotik katedrali olan São Francisco Klisesi, 1244 yılında Aziz Francis’e adanmış küçük bir kilise olarak inşa edilmiş. 1383 yılında, Dom Fernando himayesinde başlatılan genişletme çalışmaları 1410 yılında sonuçlanmış ve şimdiki görünümüne kavuşmuştur. Büyük ölçüde değişmeden kalan kilise, ana yapısı ile gotik mimarinin Porto’daki en iyi örneği olarak kabul edilmektedir. 1910 yılında ulusal anıt olarak belirlenmiştir. Oldukça güzel yaldızlı dekoratif oyma ahşap işleri, ‘Altın Kilise’ olarak da tanımlamasına yol açmıştır. Kilise avlusunun sol tarafında yer alan müzede eski manastır öğeleri sergilenmekte olup, alt kısmında ise bir yer altı mezarlığı bulunmaktadır. Müze ve kilise için giriş ücreti 4,5 € olup, kilise içinde fotoğraf çekilmesine izin verilmemektedir.
Rua de Santa Catarina (Santa Catarina Caddesi)
Porto kentinin önde gelen perakendecilerinin ve butiklerinin büyük çoğunluğu buraya kümelenmiş olup, İstiklal Caddesi’ni çağrıştırmaktadır. Trafiğe kapalı olan cadde, giyim, tuhafiye, ayakkabı mağazaları, AVM’ler, seyyar satıcıları ile yaya alış veriş merkezi hüviyetindedir. Zara’nın İspanya dışındaki ilk mağazası da burada açılmış. Caddede yer alan tarihi Café Majestic, Porto’luların ve turistlerin uğrak yerlerinin başında geliyor.
Majestic Café
Porto’nun alışveriş merkezi özelliğini taşıyan Rua de Santa Catarina’da bulunan ve 19.yy sonlarındaki Belle Époque döneminin ihtişamını taşıyan Majestic Café, dünyaın en güzel 10 kafesi arasında yer almaktadır. 1921 yılında Elite adıyla açılmış, bir yıl sonra ise daha Parisli bir hava vermek amacıyla adı Majestic Café olarak değiştirilmiş. Mimar João Queiroz tarafından Art Nouveau tarzında dizayn edilen kafe, II.Dünya Savaşına kadar Portekizli entelektüellerin, sanatçıların, tüccarların ve devlet çalışanlarının bir araya geldikleri, siyasi ve edebi tartışmaların yapıldığı bir mekanmış. Ancak, II. Dünya Savaşı sırasında konulan yüksek orandaki savaş vergisi kafenin maddi sorunlar yaşamasına neden olmuş, lambalar ve bilardo masası da dahil olmak üzere orijinal eşyaların büyük kısmı satılmış ve personelinin çoğu işten çıkarılmış. Savaş sonrasında eski popülaritesini ve ihtişamını kaybetmiş ve uzun yıllar sıradan bir kafe olarak faaliyetini sürdürmüş. 1983 yılındaki Kamu Yararı yasasının yürürlüğe girmesini takiben, tarihi kafelere olan tutkusuyla bilinen işadamı Agostinho Barrias tarafından satın alınmış ve 1992 yılında yenileme için kapatılmış. Eşyalarının çoğu yok olmuş veya oldukça harap durumda olduğu için Agostinho Barrias ve oğlu, mekanın eski resimlerini aramaya ve orijinal stiline göre yeniden yaratılmalarını sağlamaya kendilerini adamış. Buldukları eski fotoğraflardan hareketle, orijinal lambaların doğru kopyalarını yapmak da dahil olmak üzere Mimar Teresa Mano Mendes Pacheco gözetiminde restorasyon çalışmalarına başlanmış. 1994 yılında yeniden tüm görkemiyle açılmış ve Porto’daki en zarif mekan olma hüviyetine tekrar kavuşmuş.
Her yıl binlerce turiste ilave olarak ünlülerin uğrak yeri olan kafe, klasik üniformalı garsonları, dış cephesinin ihtişamı, iç mekanın ışıltısı, nefis menüsü ile Porto’ya gidildiğinde mutlaka görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Bazı diğer yerel restoranlar ve kafelere göre biraz daha pahalı olup, ancak hizmet ve atmosfer ödenen paraya değer. Bir de Pazar günü kapalı olduğuna dikkat etmek ve ziyaret planınızı ona göre yapmak gerekiyor.
Mercado do Bolhão (Bolhão Pazarı)
Porto’nun en ünlü yerlerinden biri olan ve yapımı 1980 yılına kadar uzanan Bolhão Pazarı, neoklasik tarzda yapılmış Pazar yeridir.Dört tarafını çeviren iki katlı binanın orta kısmının üzeri açık olup, burada yer alan tezgah ve dükkanların üzerleri küçük çatılarla yağmur ve güreşten korunmaya alınmıştır. 2006 yılında kamu yararına bir yer olarak sınıflandırılmıştır. Binanın iç kısmında, peynir, zeytin, füme et, balık, kasap, sebze ve meyve, unlu mamuller vb. gıda satıcıları ile çiçekçiler, hediyelik tekstil ürünleri dükkanları yer almaktadır. Binanın dış kısmında ise giyim, kahve, parfüm, kumaş gibi diğer çeşitlli dükkanlar vardır. Pazar günleri kapalıdır.
A Pérola Do Bolhão
Mercado do Bolhão’nun ana kapısının karşısında yer alan bu geleneksel bakkal dükkanı, çarpıcı ön cephesi ile dikkatinizi çekecektir. Renkli Portekiz çinileri ile kaplı cephede, üstteki çay (Chá) ve kahve (Café) yazılarının alt kısmında çay ve kahve bitkilerini ellerinde tutan iki kadın figürü yer alıyor. 1917 yılından bu yana faaliyetini sürdürmekte olan dükkanda çay ve kahvenin yanısıra, şarap, peynir, sosis, zeytin, kurutulmuş meyve ve çerezler gibi Portekiz’e özgü çok sayıda çeşitli ürünleri bulabilirsiniz. Alışveriş için girmeseniz bile, dışarıdan fotoğraflamayı unutmayın.
Igreja de Santo Ildefonso
Batalha Meydanı’nda yer alan bu 18 yy kilisesinin 1709 yılında başlayan inşaatı 30 yıllık bir süreç sonrasında 1739 yılında bitirilmiş. Kilise, 1296 yılına referanslanan Santo Alifon adlı şapelin çökme tehlikesi nedeniyle 1709 yılında yıkılmasından sonra yerine yapılmıştır. İnşaatın birinci aşaması 1730 yılında çan kuleleri olmadan bitirilmiş, ikinci aşama olan 1730-1739 yılları arasında çan kuleleri de eklenerek 1739 yılında ibadete açılmıştır. Barok tarzdaki kilisenin cephesi, dekoratif özelliğinin yanısıra, kiliseyi nemden korumak amacıyla, São Bento İstasyonun iç süslemelerini de yapan azulejo ressamı Jorge Colaço tarafından yaklaşık 11.000 adet mavi beyaz azulejolar ile kaplanmış. 1819 yılındaki şiddetli bir fırtınadan ve 1833 yılındaki iç savaş sırasındaki Porto kuşatmasında açılan topçu ateşinden zarar görmüş ise de, kısa sürede restorasyonları tamamlanmış. Şehrin tarihi kesimindeki çoğu yerden görülebilen ve Batalha Meydanı’na ulaşıldığında hemen farkedilebilen kilise, Porto’nun en çok ziyaret edilen ve güzel fotoğraf veren mekanlarından biridir. Özellikle de havanın açık olduğu zamanlarda gün batımına yakın fotoğraflamaya çalışmanızı öneririm.
Teatro Nacional São João
Rua de Santa Catarina’nın güney ucunda yer alan ve Igreja de Santo Ildefonso’nun da yer aldığı Batlha Meydanı’ndaki (Praça da Batalha) tarihi tiyatro binası, ilk olarak İtalyan Mimar Vicente Mazzoneschi’nin projesine dayalı olarak 1796 ile 1798 yılları arasında inşa edilmiş ve 1798 yılında açılışı yapılmış. Ancak 1908 yılında bir yangın sonucu tamamen tahrip olan bina, José Marques da Silva projesi ile 1911-1918 yılları arasında yeniden inşa edilerek 1920 yılında Verdi’nin Aida operası sunumu ile tekrar açılmış. Ancak daha sonra sanatsal aktivitelerin azalması nedeniyle São João Cine adıyla sinema salonuna dönüştürülmüş. 1992 yılında ise bina devlet tarafından satın alındıktan sonra mimar João Carreira tarafından gerçekleştirilen restorasyonu takiben 1995 yılından itibaren Teatro Nacional São João adıyla tekrar şehrin sanatsal aktivitelerindeki yerini almış. Tiyatro binasının ana cephesinde, tasarımı Diogo de Mecado ile Sousa Caldas ait olan ve İyilik, Ağrı, Nefret ve Aşk duygularını temsil eden 4 adet kabartma bulunmaktadır.
Casa da Música (Müzik Evi)
2001 yılında konser salonu olarak yapılan bina içindeki ve dışındaki geometrik şekilleri ile fotoğraf açısından özel bir yapıdır. Hollandalı mimar Rem Koolhaas tarafından tasarlanan bina Porto kültürel simgesidir. Porto’nun 2001 yılında Avrupa Kültür Başkenti olarak seçilmesinin bir parçası olarak tasarlanan bina, ancak 2005 yılında tamamlanabilmiştir. Porto’nun geleneksel mimarisine tezat bir şekilde dış yüzü beyaz bloklarla kaplı bina, geniş mavi camlı pencereleri ve düzensiz şekli ile ile şehrin ortasına inmiş bir uzay aracına benzetiliyor. Porto Ulusal Orkestrasına ev sahipliği yapmakta olup, içinde 1300 kişilik ve 300 kişilik iki konser salonu, 200 kişilik bir restoran ile eğitim etkinlikleri ve atölye çalışmaları yanı sıra geçici sergilere ev sahipliği için ek alanlar yer almaktadır.
Matosinhos
Porto’nun Atlantik Okyanusu kıyısında yer alan bu semti plajları ile ünlü. Porto’nun merkezine kolay erişime sahip en büyük plaj olup, sörf yanısıra, geniş yürüme alanları ve parkurları ile bisiklet başta olmak üzere çeşitli sporların yapılabildiği bir yerdir.
Portekiz’in kurulduğu 12. yüzyılda da Matesunis adıyla mevcut olan köye 1853 yılında Matosinhos adı verilmiş. 1947 yılında oluşan büyük bir fırtınada 152 balıkçı hayatını kaybetmiş ve balıkçıların eşleri ve çocukları uzun süre ağıtlar yakarak yakınlarını beklemişler. Bu trajedi, heykeltraş José João Brito tarafından yapılan bir anıtla ifade edilmiştir. Tragédia do Mar adı verilen sözkonusu anıtı plajın kuzey ucunda kumların üzerinde izleyebilir ve ayrıca She Changes (Anémona) heykelini ve Castelo Do Queijo’yu da görebilirsiniz.
Atlantik Okyanusu’nun en güzel gün batımı fotograflarının alınabileceği özel bir yer olan ve genelde tur operatörleri tarafından götürülmeyen Matosinhos’a, Porto’dan 15 dakikalık bir metro yolculuğu ile ulaşılabildiği gibi, Câmara Municipal Do Porto’nun bulunduğu Praça da Libardade’den kalkan 500 numaralı otobüsle de yaklaşık yarım saatte gidebilirsiniz. Douro Nehri ve Atlantik Okyanusu kıyısı boyunca giden bu iki katlı otobüse binerek, Porto’nu güzellikleriyle birlikte gitmek iyi bir tercih olacaktır. Sahildeki yürürken mola vermek istediğinizde, kumların üzerindeki Lais de Guia’ya uğrayıp kahvenizi veya başka içeceklerinizi okyanusa karşı içerek yorgunluk atmanızı öneririm.
She Changes (Anémona)
Matosinhos sahilindeki yürüyüşünüz esnasında, yolunuzun üzerinde dev bir balıkçı ağı dikkatiniz çekecektir. Projesi Amerikalı sanatçı Janet Echelman’a ait olan ve 2005 yılında yapılan anıt, Porto ve Matosinhos’un denizcilik özelliğini ve endüstriyel mirasını yansıtacak şekilde tasarlanmıştır.
“She Changes” olarak anılan, yerel olarak ise “A Anémona” adı verilen anıt, toprağa belirli bir açı yapan üç direğe bağlı 45 metre çapında 20 tonluk çelik bir halkaya geçirilmiş olan ve yerden 25 metre yükseklikten başlayarak 50 metre yüksekliğe ulaşan UV dirençli elyaftan yapılmış büyük bir ağdan oluşmaktadır.
Castelo Do Queijo
Matosinhos plajının (Praia de Matosinhos) güney kenarında yer alan ve Forte de São Francisco Xavier olarak da adlandırlan, ancak genelde Castelo Do Queijo olarak bilinen kale, Kuzey Afrika korsanlarından kıyıları korumak için 15. yüzyılda inşa edilmiş. Castelo Do Queijo’nun dilimizdeki karşılığı Peynir Kalesi olup, peynir şeklinde kayalık bir tepenin üzerinde yer alması nedeniyle bu ad verilmiş.Halen müze olarak ziyaret edilebilmekte ve zaman zaman etkinlikler ve eğlence için bir sahne olarak kullanılmaktadır.
This page has the following sub pages.
Yorum bırakın