Portekiz’in başkenti ve en büyük şehridir. Tagus (Tejo) nehrinin oluşturduğu haliç üzerinde Atlas Okyanusu kıyısında yer alır. Portekizce Lisboa, İngilizce Lisbon olarak kullanılan Lizbon şehrinin isminin Fenike dilinde güvenli liman anlamına gelen Allis Ubbo’dan geldiği söylenmektedir. Romalılar zamanında Olissipo halini almıştır. Zamanla şimdiki şekline dönüşmüştür. 1260 yılından beri Portekiz’in başkenti olan Lizbon, aynı zamanda Portekiz’in en büyük şehridir. İstanbul ve Roma gibi yedi tepe üzerinde kurulu olan şehir merkezinin 550 bin civarında olan nüfusu, Lizbon Metropoli olarak 2,5 milyon kişiye ulaşmaktadır. Portekizli kaşiflerin tamamına yakının yolculukları buradan başlamıştır. 1 Kasım 1755 tarihindeki deprem sonucunda şehrin % 80 i, bir başka deyişle hemen hemen tamamı yok olmuş. 1755 depreminden sonra asıl adı Sebastiao José de Carvalho e Melo olan Marquês de Pombal’ın yaptığı planlar doğrultusunda, kayalık bir tepenin yamacında yer alan Alfama semti dışında kalan binalar yıkılarak şehir tamamen yeniden inşa edilmiştir. Şehri gezmek için yürümek haricindeki en iyi ulaşım vasıtası, şehrin görülmesi gereken eski mahallelerinden geçen 28 numaralı tramvaydır.
Aşağıda Lizbon’da görülmesi gereken turistik yerlere yer vermeye çalıştım. Lizbon’un genel haritası ve kent içinde ulaşım için kullanabileceğiniz metro, tramvay ve tren hatlarına ait haritalar ile kent içi ulaşım için kullanılacak bilet ve kartlara ilişkin bilgilere ise altta yer alan bağlantılar aracılığıyla veya sayfanın en üstünde yer alan Portekiz/Lizbon başlığı yanındaki bağlantıları kullanarak ulaşabilirsiniz. Ayrıca aynı bağlantılar üzerinden, Lizbon ile ilgili bazı kafe ve restoranlara ilişkin bilgilere de ulaşabilirsiniz.
Lizbon Restoran ve Kafe Bilgileri
Alfama
Lisbon’un en eski mahallelerinden olan ve adı Arapça hamam anlamına gelen Al Hamma’dan gelen Alfama, 1755 depreminin yok edemediği yerlerden biridir. Lizbon şehir merkezinde ve yüzünüzü Tagos Nehrine döndürdüğünüzde sol tarafınızdaki kayalık tepenin üzeri ve yamaçlarına kurulmuştur. Önceki dönemlerde balıkçılar ve yoksulların yaşadığı bir yer iken, son yıllarda gerçekleştirilen eski evlerin restorasyonunu takiben tekrar canlanmıştır. Ortaçağdan kalma dar sokakları, küçük meydanları, azulejos olarak bilinen çini süslemeler ve ferforje balkonlarla süslenmiş beyaz badanalı eski binaları ile fotoğrafçılar için mükemmel bir mekan. Her bir sokağın ayrı bir güzelliği var. Ayrıca seyir teraslarından Lisbon’un panoramik görüntüleri yakalanabilir. Fado şarkılarının ilham kaynağı olan ve üzerine çok fazla sayıda şarkı yazılan Alfama’da Fado dinleyebileceğiniz çok sayıda mekan var. Oldukça dik bir tepe yamacında yer aldığı için yürüyerek çıkmak herkesin harcı değil. Ancak yürüyerek çıkılması ve inilmesinin Alfama’yı tanıyabilmek için en iyi alternatif olduğu da bir başka gerçek. Bunu yapmaya karar verilmesi durumunda topuklu ayakkabıların otelde bırakılması doğru olacaktır. Alfama’yı gezmek için en iyi seçenek, 28 no’lu tramvay ile Graça’ya çıkıp oradan aşağıya yürümek.
Castelo de São Jorge (São Jorge Kalesi)
Şehrin en yüksek yerinde ve Alfama’nın hemen üzerinde bulunan kale tarihi şehir merkezine bakmaktadır. Arkeolojik araştırmalara dayanılarak kalenin yapım zamanı M.Ö.6.yy olarak tahmin edilmektedir. Kuzey Afrikalı Arap olan Mağribi işgalcilerden geri alındığı 1147 yılından sonra bir süre Kraliyet Sarayı olarak kullanılmış. Ancak şimdilerde sarayın çok az kısmının kalıntısı görülebiliyor. 1940 larda surların ve 18 burcunun yenileme çalışmaları yapılmıştır. Kalenin içinde Lizbon’un iki arkeoloji müzesinden biri bulunur. Diğeri Jeronimos Manastırı’nın yanındadır. Kale, özellikle gün batımına yakın Lizbon’un en güzel panoramik görüntülerinin alınabildiği yerlerden biridir. Giriş ücreti € 7. Lisbon’da yaşayanlar için ücretsizdir.
Museu Teatro Romano (Roma Tiyatrosu Müzesi)
Müze, Roma İmparatoru Augustus tarafından M.Ö.1. yüzyılda inşa edilmiş olan Roma Tiyatrosu kalıntılarını barındırıyor. Zamanında 400 seyirci kapasiteli olarak inşa edilen tiyatro M.S. 4. Yy da önemini kaybederek kendi kaderine bırakılmış ve 1755 depreminde de yıkılarak üzeri molozlarla kaplanmış. 1960 larda yapılan arkeolojik kazılar sonucunda tekrar gün ışığına çıkarılmış ise de bugün bu antik tiyatrodan geriye birkaç sütun, yazıt ve heykeller kalmıştır. Müze girişi ücretsizdir.
Miradouro da Graça
28 no’lu tramvay ile ulaşılabilen ve São Jorge Kalesi’ne yaklaşık 400 m uzaklıkta yer alan bu seyir terası, 1271 yılında inşa edilmiş Igrejia da Graça (Graça Kilisesi)’nin hemen önünde bulunuyor. Miradouro seyir yeri anlamına gelmektedir.Küçük bir büfeden acıkma durumunuza göre yiyecek ve yanında alkollü veya alkolsüz içecek bir şeyler aldıktan sonra sakince oturup harika bir gün batımının keyfini çıkarın. Buradan Ponte 25 de Abril (25 Nisan Köprüsü), São Jorge Kalesi, Tagus Nehri ve kırmızı çatılarıyla tüm şehri görebilirsiniz. Akşam olmaya yakın saatlerde yavaş yavaş insanların yığılmaya başlaması nedeniyle özellikle gün batımına doğru oldukça kalabalık oluyor ve hatta oturacak yer bulmak imkansız hale gelebiliyor. Bu nedenle iyi bir yer bulmak için gün batımından en az 1 saat kadar önce gitmekte yarar var. Graça’ya ulaşmak için diğer bir alternatif ise Mouraria mahallesinden yürüyerek çıkmak. Buradan seyir için herhangi bir ücret ödenmiyor.
Sé de Lisboa (Lizbon Katedrali)
Şehrin en eski kilisesi olup, 1147 yılında Mağribilerden kalan bir caminin yerinde başlanan inşaatı yaklaşık 60 yıl sonra 1210 yılı civarında bitirilmiştir. Romanesk, Gotik ve Barok mimarinin izlerini taşımaktadır. Dışı gibi, içi de görülmeye değer. Şehir merkezinden yukarı doğru tırmanarak veya São Jorge Kalesi’nden aşağıya doğru yürüyerek ulaşılabilir.
Miradouro das Portas do Sol
Miradouro Da Graça’dan veya Castelo de São Jorge’dan aşağıya doğru inen ana cadde üzerinde ve Castelo de São Jorge’a yaklaşık 200 m uzaklıktaki bu seyir terasından Alfama’yı ve Tagus Nehri’ni seyredebilirsiniz. Seyir terasını çevreleyen demir parmaklıklar Aşk Kilitleri ile kaplanmış durumda.
Panteão Nacional (Ulusal Panteon)
1682 – 1712 yılları arasında Igreja de Santa Engrácia adı altında inşa edilen kilise 20 yy. başlarında Ulusal Panteon’a çevrilmiştir. Ülkesine verdiği hizmetler nedeniyle öne çıkan Portekiz’lilerin mezarlarının yer aldığı bu ulusal anıtta gömülü kişiler arasında bazı eski cumhurbaşkanları, bir kısımı yazar ve şairler ile ünlü Fado şarkıcısı Amalia Rodrigues bulunmaktadır. Miradouro Das Portas de Sol’den 500 m uzaklıkta olup, ayrıca Santa Apollonia tren istasyonundan 200 m lik yokuş yukarı yürüyerek ulaşılabilir. Giriş LisboaCard ile ücretsizdir.
Museu do Fado (Fado Müzesi)
Alfama’da Tagus Nehri kenarında ve Santa Apolónia tren istasyonuna 300 m uzaklıkta bulunan Fado Müzesi’nde Fado’nun doğuşundan bugüne kadar olan gelişimi görsel ve işitsel medya aracılığı ile olarak izlenebilir ve Fadistalar hakkında geniş bilgiler sağlanabilinir. Müze giriş ücreti € 5 dur.
Fado, bir tanesi Portekiz Gitarı (12 telli olmasına rağmen 6 telli bir gitar gibi akorlanır ve şekli uda benzer) ve diğeri klasik gitar olan iki enstrüman eşliğinde, genellikle bir kişi tarafından söylenen ve başlangıcının 1820’li yıllara dayandığı söylenen Portekiz halk müziğidir. Fado kelimesi Latince kader anlamına gelen Fatum’dan türemiştir. 19. yy başlarında, denize uğurladıkları ve dönmelerini umutla bekledikleri kocalarının ve sevgililerinin bir daha geri gelememeleri üzerine Lizbon’lu kadınların denize karşı yaktıkları ağıtlardan türemiştir. Bu nedenle sözleri hüzün, özlem ve kaderciliği içeren melankolik bir müzik türüdür. Daha sonraları işçi sınıfının sosyal adaletsizliğe isyanı, üzüntü ve hayal kırıklıklarını anlattığı şarkılarla içeriği biraz daha genişlemiştir. Denizcilerin evlerinin genellikle Mouraria’da olması nedeniyle Fado’nun bu semtler ve dolayısıyla Lizbon kaynaklı olduğu söyleniyor. Ancak Portekiz’de Lizbon Fadosu ve Coimbra Fadosu olarak iki türü bulunmaktadır. Coimbra Fadosu, bir üniversite kenti olan Coimbra’da öğrencilerin özlemlerin, aşklarını, isyanlarını ve diktatörlüğe direnişlerini anlattıkları şarkılarla doğmuştur. Lizbon Fadosu sadece kadınlar tarafından, Coimbra Fadosu ise sadece erkekler tarafından söylenir. Fadista olarak adlandırılan Fado şarkıcıları ve siyah giysiler içinde şarkılarını söylerler. Fadistalar şarkılarına başladıklarında, yemek yenmez ve servis yapılmaz. Lizbon’da Fado dinlenebilecek mekanlar genellikle Alfama, Bairro Alto ve Mouraria semtlerinde yer alır.
Estação de Santa Apolónia (Santa Apolónia Tren İstasyonu)
1865 yılında hizmete giren Santa Apolónia istasyonu, Lizbon’un en eski terminali olma özelliğini taşıyor. Alfama bölgesinde Tagus (Tejo) nehri kıyısındaki bu istasyon, ulusal ve uluslararası trenin büyük bir kısmının başlangıç ve varış noktasıdır. Neoklasik tarzda inşa edilmiştir. Hemen karşısında Museu Militar de Lisboa (Lizbon Askeri Müzesi), 300 metre mesafede ise Museu do Fado (Fado Müzesi) bulunmaktadır. Metro ve otobüs hatlarına ilave olarak önünde yer alan taksi durakları ile şehrin tüm bölgelerine kolayca ulaşım sağlanmıştır.
Museu Nacional do Azulejo (Ulusal Azulejo Müzesi)
1965 yılında açılan müze, Portekiz kültüründe önemli bir yeri olan, hemen hemen tüm şehirlerinde ve hemen hemen tüm eski binalar, parklar, çeşmeler, tren istasyonları iç ve dış süslemeleri olarak göze çarpan azulejoların sergilendiği önemli bir müzedir. Azulejo, İber yarımadasında Mağribi kültürü etkisiyle doğmuş mavi tonların hakim olduğu bir tür karo seramik olup, ismi de Portekizce ve İspanyolca’da mavi anlamına gelen azul kelimesinden türemiştir. 15.yy dan bu yana olan yüzlerde azulejonun sergilenmekte olduğu müzede, eskimiş veya tahrip olmuş eserlerin restorasyonu da gerçekleştirilmektedir. Müze kompleksi içinde bulunan Igreja da Madre de Deus’da en güzel azulejolar yanında oldukça güzel tavan ve duvar süslemeleri yer alıyor. Igreja da Madre de Deus Manastırının giriş kapısının ön kısmı, daha önce mezarlık iken, değiştirilerek avlu yapılmış. Kilisenin girişinde yer alan ve daha önceden o mahallede yaşamış olan bir kadının mezarı kaldırılmayarak üzeri kırılmaz camla kapatılmış olup, kiliseye bu mezarın üstünden geçerek giriliyor.
Mouraria
900 yıla varan geçmişi ile Lizbon’un en eski mahallelerinden bir diğeridir. Mouraria ismi, Portekizce Mağriba anlamında olan Mourisco’dan gelmektedir. Kral Dom Afonso Henriques 1147 yılında Lizbon’u Mağribi’lerden geri aldığında, Müslümanlar bu mahalleye yerleştirilmiş. Mouraria isminin de Mağribilerin Yeri anlamına geldiği ifade ediliyor. Araplardan kalan kentsel dokunun hala bir labirente benzeyen dar sokaklarında izlenebildiği Mouraria, 20.yy da Portekiz’in yaşadığı büyük göç seli sonrası Çin, Bangladeş, Hindistan, Pakistan ve Mozambikten gelen göçmenlerin yerleşim yeri olmuştur. Bugün, mahalle tüm kıtalardan gelenlerin kendi kültürlerini büyük ölçüde korumuş olmaları nedeniyle çok kültürlü bir kentsel doku oluşturmaktadır. Mouraria, Praça Martim Moniz (Martim Moniz Meydanı) den başlanarak gezilebilir. Alfama’dakilere benzeyen dar sokaklar ve eski evler izlenerek Graça’ya çıkılabilir.
Rua do Capelão
Önde gelen Fado şarkıcılarından Fernando Maurico ve Maria Severa Onofriana, Mouraria’dan çıkmışlar olup, diğer fadistalarla birlikte her ikisinin de anıları, doğdukları Rua do Capelão isimli sokakta yaşatılmaya devam edilmektedir. Fado şarkıcılarının fotoğrafları ile süslenen sokakta Türkçe Severa’nın Arkadaşları anlamına gelen Os Amigos da Severa adına bir küçük bar bulunmaktadır. Mouraria’da gezilirken burada küçük bir mola verilerek Portekiz’in ünlü içkisi Ginja likörü tadılabilir.
Beco das Farinhas
Mouraria’da bulunan ve tur rotaları içinde yer verilmediğinden dolayı Lizbon’u ziyaret eden çoğu kimsenin bilmediği Beco Das Farinhas sokağı, evlerin duvarlarındaki taş baskı siyah beyaz fotoğraflarıyla ilgi çekiyor. Portekiz’e yerleşmiş olan İngiliz fotoğrafçı Camilla Watson, sokaktaki evlerde yaşayan yaşlılarla ilgili çektiği fotoğrafları, siyah kalın naylonlarla sokakta kurduğu portatif karanlık odayı kullanarak, doğrudan onların oturdukları evlerin duvarlarına basmış. Aşağıdaki bağlantıda Camilla Watson ve fotoğraf tekniği ile ilgili bilgileri bulabilirsiniz.
Baixa (Baixa Pombalina)
Lizbon’un merkezi olan bu semt, 1755 depreminde en büyük hasarın yaşandığı yer olup, depremde ayakta kalabilen binalarda yıkılarak Marquês de Pombal planları doğrultusunda tamamıyla yeniden inşa edilmiştir. Bölge, kuzeyden başlayarak güneyde Tagus Nehri’ne kadar uzanan bir eksenin etrafında yer alan paralel caddeler ile onları dik açıyla kesen sokaklardan ve depreme dayanıklı olarak inşa edilen Neoklasik binalardan oluşmaktadır. Buradaki binaların, Avrupa’da depreme dayanıklı olarak inşa edilen ilk binalar olduğu ifade edilmektedir. Lizbon’un aynı zamanda alışveriş merkezi de olan semtin caddelerinde, bankalar, hediyelik eşya dükkanları, uluslararası markaların mağazaları, restaurant, bar ve kafeler yer almaktadır. Cadde ve sokaklarda, Lizbon’a özgü desende döşenmiş olan parlak parke taşları, özellikle geceleri değişik bir atmosfer sağlamaktadır. Ana cadde olan ve Baixa’nın tüm özelliklerini barındıran Rua Augusta’da bu daha iyi bir şekilde görülebilir. Lizbon’un mutlaka görülmesi gereken biri olan semtte ve etrafında önemli yerler bulunmaktadır.
Praça do Comércio (Ticaret Meydanı)
Baixa’nın güney ucunda ve Tagus Nehri’nin kenarında yer alan bu meydanda, 1755 depreminden önce 250 yıl süreyle Kraliyet Sarayı olarak kullanılan Paço da Ribeira (Ribeira Sarayı) bulunmaktaydı. Ticaret Meydanı, depremde yıkılan sarayın yerine yapılmış olup, bu nedenle Praça de Palacio (Saray Meydanı) olarak da bilinir. 36.000 m2 lik genişliği ile Avrupa’nın en büyük meydanları arasında yer almaktadır. Rua Augusta’ya , Türkçesi Rua Augusta Zafer Takı olan Arco Triunfal da Rua Augusta adlı tak ile bağlanmaktadır. Meydanın etrafını çevreleyen binalarda Portekiz’in Maliye, Denizcilik, Tarım, İçişleri ve Adalet Bakanlıkları ile resmi daireler yer almaktadır. Tam ortasında Portekiz Krallarından Dom José I’in atının üzerinde yılanları ezdiğini tasvir eden heykelinin yer aldığı ve Portekiz tarihinin 1755 sonrasındaki önemli dönemeçlerine tanıklık eden meydan, Lizbon’un en gözde buluşma yerlerinden olup, başta yeni yıl kutlamaları olmak üzere çeşitli etkinlik ve açık hava konserlerine ev sahipliği yapmaktadır. Kıyısından Tagus (Tejo) nehrini seyredebileceğiniz gibi, batıya doğru 400 metre yürüdükten sonra ulaşacağınız Ribeira das Naus’daki kioskda kahvenizi veya arzu ettiğiniz içeceğinizi yudumlayabilirsiniz. Akşam üzeri gidilirse harika bir gün batımı izleme zevkinden de mahrum olmazsınız.
Rua Augusta
Baixa’nın ve aynı zamanda Lizbon’un en ünlü caddesidir. Mozaik benzeri parke kaldırımları, açık hava kahveleri ve lokantaları, uluslararası markaların mağazaları ile şehrin en hareketli caddesidir. Yaklaşık 500 m uzunluğundaki caddede sıklıkla sokak müzisyenleri, pandomim sanatçıları ve oldukça fazla sayıda seyyar satıcı ile karşılaşabilirsiniz. Arco Triunfal da Rua Augusta kemeri ile Praça do Comércio’ya bağlanır.
Arco da Rua Augusta (Rua Augusta Takı)
Baixa ve Lizbon’un ana caddesi olan Rua Augusta’nın Praça do Comércio’ya açılan kapısı olarak da görülebilecek olan Rua Augusta Takı, 1755 depreminden sonra şehrin küllerinden doğuşu zaferini onurlandırmak için Neo-Klasik tarzda 1875 yılında yapılmıştır. Takın üst kısmında Celestin Anatole Calmels tarfından yapılan heykellerde, Zafer tarafından taçlandırılan Kahramanlık ve Yaratıcılık anlatılıyor . Alt kısımda ise ünlü kaşif Vasco Da Gama, Lisbon’un deprem sonrası mimarı Marquês de Pombal, askeri deha olarak kabul edilen Nuno Alvares Pereira ve M.Ö.1.yy da Roma İşgali’ne karşı direnen Lusitania’lıların lideri Viriato’nun, Victor Bastos tarafından yapılan heykelleri yer almaktadır. Takın her iki yanında yer alan yarı uzanmış haldeki heykellerden sağdaki Douro nehrini, soldaki ise Tagus (Tejo) nehrini simgeler. Proje aşamasında çan kulesi olarak tasarlanmış ise de daha sonra yapım aşamasında tak şekline dönüştürülmüştür. Takın altındaki “VIRTVTIBVS MAIORVM VT SIT OMNIBVS DOCVMENTO” yazısı “Büyüklerimizin erdemleri hepimize yol gösterir.” anlamındadır. Lizbon kartpostallarında en fazla yer alan kemerin, gerek Rua Augusta’dan, gerekse Praça do Comércio’dan etkileyici bir görünüşü vardır.
Praça De Dom Pedro IV (Rossio Meydanı)
Baxia’nın kuzey kısmında bulunan bu meydan adını Portekiz’in eski kralı ve daha sonra Brezilya’nın ilk kralı olan Dom Pedro IV den almaktadır. Yaygın kullanılan adı ise Praça do Rossio (Rossio Meydanı) olup, ismi Halkın Yeri veya Halk Meydanı anlamına gelmektedir. Romalılar döneminde kullanılan hipodromun yerine yapılmış olup, 12.yy ve sonrasında Lizbon’un ana meydanı olarak kullanılmış ve Lizbon tarihinde önemli olaylara şahitlik etmiştir. Geçit törenleri, siyasi mitingler, boğa güreşleri ve festivallerin yanı sıra engizisyon dönemindeki infazların gerçekleştirildiği meydan, 1755 depreminden sonra etrafını çevreleyen binalarla birlikte yeniden inşa edilmiştir. Lizbon’un simgelerinden biri olan dalgalı olarak döşenmiş parke taşları, kuzey ve güneyinde yer alan iki adet çeşmesi ve 27 m yüksekliğindeki Dom Pedro IV anıtı ile fotoğraf meraklılarına gece ve gündüz çok güzel kareler sunuyor. Çeşitli fuar, festivallere ve gösterilerin gerçekleştirildiği meydan turistler için tercih edilen bir buluşma yeri olup, etrafını çevreleyen kafe ve barlar yorgunluk atmak veya zaman geçirmek için mükemmel mekanlardır. Gece otele gitmeden önce, meydanın köşelerinde yer alan dükkanlarda Ginja içmeyi de ihmal etmeyin. Şehir merkezinde konaklamak isteyen turistler için geniş bir fiyat ve konfor aralığında oldukça fazla otel seçeneği bulunmaktadır. Ayrıca meydanda ve hemen yakınında yer alan otobüs durakları, metro ve tren istasyonu ile Lizbon’un her köşesine ulaşılması mümkündür.
Ginjinha (Ginja)
19.yy başlarında, bir keşiş tarafından bulunduğu söylenen Ginjinha (basitçe Ginja), % 30 ile % 60 arasındaki oranlarda yüksek alkollü bir tür brendi olan aguardente ile yapılan bir tür vişne likörüdür. Portekiz’in favori içkilerinden olup, yemeklerden sonra veya herhangi bir zamanda içilebilir. Lizbon’da özellikle gecenin bitiminde eve veya otele gitmeden önce Ginja dükkanlarının önünde büyük kalabalıklar oluşuyor. Küçük bardaklarda içinde vişne ile birlikte sunulan ginja, isteğe bağlı olarak meyve olmadan da sunuluyor. Lizbon’daki en önemli Ginja dükkanları Rossio Meydanı civarında yer almakta olup, bunlar 19.yy başından bu yana faaliyetini sürdüren Ginginha Sem Rival, Ginjinha Espinheira ve Ginginha do Carmo’dur.
Estação do Rossio
Estação Central de Lisboa (Lisbon Merkez İstasyonu) olarak da anılan Rossio Tren İstasyonu, Rossio Meydanı’nın kuzey batısında ve bu meydan ile Praça dos Restauradores meydanı arasında yer almaktadır. Portekiz Krallarından Dom Manuel I zamanında oluşan ve Manueline olarak adlandırılan Portekiz Geç Gotik Tarzı’ndaki bina, 1890 yılından bu yana hizmet vermektedir. At nalı şeklindeki ana girişi, iç ve dış süslemeleri ile oldukça güzel bir görünümü bulunan istasyon,geceleri yapılan ışıklandırma ile ayrı bir güzelliğe sahiptir. Halen Sintra’ya yapılan tren seferlerinin başlangıç noktası olup, trenler kalkışlarından kısa bir süre sonra 2600 m lik bir tünelden geçtikten sonra gün ışığına çıkmaktadır. Metro aracılığı Lizbon’un diğer istasyonları ile bağlantısı sağlanmıştır.
Teatro Nacional Dona Maria II
Rossio Meydanı’nın kuzeyinde bulunan ve 1846 yılında kapılarını tiyatroya açan bu tarihi tiyatro, Portekiz’in en prestijli mekanlarından biri olarak kabul edilmektedir. İlk olarak, Lizbon ziyaret eden yabancı devlet adamları ve soylular için lojman olarak 1450’li yıllarda Estaus Sarayı adıyla inşa edilmiş, 16.yy da engizisyonun Portekiz’e gelmesi ile Engizisyon Binası olarak kullanılmaya başlanmıştır. 1755 depremi yıkımından kurtulmuş ise de, 1836 yılında çıkan yangınla tamamen tahrip olmuştur. Engizisyon Binası’nın yerine 1842 yılında başlanan inşaatı 1846 yılında tamamlanmış ve Portekiz Kraliçesi Donna Maria II tarafından açılışı yapılmıştır. Ancak 1968 yılında tekrar yaşanan bir yangın sonucunda sadece dış duvarları ayakta kalabilen bina, orijinal tarzına bağlı kalınarak 1978 yılında yeniden inşa edilmiştir. Halen Ulusal Tiyatro olarak kullanılmaktadır. Rossio istasyonu gibi burasının da gece yapılan ışıklandırma ile oldukça güzel bir görünümü bulunmaktadır.
Elevador de Santa Justa (Santa Justa Asansörü) :
Rossio Meydanı’nından güneye doğru giderken meydana yaklaşık 80 m mesafede bulunan asansör, üzerinde bulunduğu Rua do Ouro’yu ve dolayısyla Baixa’yı, Carmo Meydanı’nın yanı sıra Bairo Alto ve Trinidad gibi mahallelerin yer aldığı Lisbon’un bir diğer tepesine bağlamaktadır. Gustave Eiffel’in talebelerinden olduğu söylenen ve Porto doğumlu Fransız asıllı bir mühendis olan Raoul Mesnier du Ponsard tarafından 1902 yılında Neo-Gotik tarzda inşa edilmiştir. Toplam 45 m yükseklikte ve asansör kulesi, gözlem platformu, Carmo Meydanı’na bağlantı viyadüğü olmak üzere 3 ana parçalı olarak tamamen çelikten yapılmıştır.1907 yılından itibaren elektrikli olarak çalışmaya başlamış ve halen aktif olarak çalışmaya devam etmektedir. Asansörün üst kısmındaki terastan, Baixa, São Jorge Kalesi ve Tagus Nehri panoramik olarak izlenebilir. Ücreti çıkış- iniş ve seyir terası dahil € 5’dur. Sadece seyir terasına çıkmak € 1,5 dur. Ancak bunun için Carmo Meydanı’na yürüyerek çıkmak gerekmektedir.
Praça dos Restauradores
1580 yılından itibaren 60 yıl İspanyol hakimiyetine giren Portekiz’in, 1640 -1668 yılları arasında süren Restorasyon Savaşı ile bağımsızlığını kazanması anısına adanan meydan, Rossio Meydanı’nın hemen kuzeyinde bulunmaktadır. Meydanın ortasında zaferi ve özgürlüğü resmeden bir kaide üzerinde 30 metre yüksekliğinde bir dikilitaş yer almaktadır. 1886 yılında açılan dikilitaşın dört bir yanında yapılan savaşların isimleri bulunmaktadır. Rossio Meydanı ve hemen yanlarındaki diğer iki meydan ile birlikte, Lisbon’un şehir içi ulaşımının en işlek ana başlangıç noktalarındandır. Etrafı oteller, mağazalar, lokanta ve barlarla çevrili olup Lizbon’un önemli turistik mekanlarına yürüme mesafesindedir. Önceleri tiyatro ve sinema iken daha sonra otele dönüştürülen 1931 yılında inşa edilen Éden Teatro binası, 18.yy da inşa edilmiş olan Palácio Foz, 1950 yılında inşa edilen ve şimdilerde Hard Rock Cafe olarak faaliyet gösteren Condes Cinema meydanın etrafındaki önemli binalardır.
Elevador da Glória (Glória Asansörü)
Praça dos Restauradores’ı, Lizbon’un ikinci önemli tepesinde yer alan Bairro Alto’ya bağlayan tarihi bir fünikülerdir. Elevador de Santa Justa’nın mimarı olan Raoul Mesnier du Ponsard tarafından inşa edilmiş ve 24 Ekim 1885 yılında açılmıştır. Açıldığı yıllarda su ve buhar enerjisi ile çalışmış ve Eylül 1915 den sonra elektrikli ve sisteme dönüştürülmüş olup, 265 metrelik dik bir yokuşu raylar üzerinden 5 dakikada tamamlamaktadır. Şubat 2002 yılında Ulusal Anıt olarak ilan edilmiştir. Ücret € 3.60 olup, LisboaCard ile ücretsizdir.
Praça da Figueira (Figueira Meydanı)
Rossio Meydanı’nın hemen doğusunda yer alan meydan, Rossio Meydanı ile Martim Moniz meydanlarının geçiş noktasıdır. 1755 depremine kadar faaliyet gösteren ve depremde tamamen yıkılan bir hastanenin bulunduğu meydan, daha sonra bir müddet açık pazar alanı, 1885 – 1949 yılları arasında 8.000 m2 lik kapalı pazar yeri olarak kullanılmış olup, 1949 yılından bu yana ise 1755 depreminden sonra inşa edilmiş dört katlı binalarla çevrili halde şehrin önemli meydanlarından biri olarak varlığını sürdürmektedir. Meydanın ortasında Portekiz krallarından Dom João I’in 1971 yılında yapılmış bir heykeli bulunmaktadır.
Praça Martim Moniz (Martim Moniz Meydanı)
Praça da Figueira’nın 100 m kuzeyinde ve Mouraria Bölgesi’nin hemen yanında yer alan bu meydan, Mouraria’nın gelişmesine ve modernizasyonuna katkıda bulunması amacıyla 20.yy sonlarına doğru yeniden düzenlenmiştir. Mouraria’ya yakın olmasının da etkisiyle etrafı başta Afrika ve Hindistan olmak üzere çeşitli kültürlere ait lezzetleri sunan yiyecek ve içecek mekanları ile alışveriş yerleri ile çevrilmiştir. Lizbon’un ünlü tramway hattı Eléctrico 28’in başlangıç durağı bu meydandadır.
Eléctrico 28 (Tram 28 / 28 no’lu Tramway)
1914 yılında açılan Lizbon’un bu ikonik tramway hattı, şehrin eski bölgeleri ve tarihi yerlerini dolaşmak için en iyi alternatiftir. ve Praça Martim Moniz’den başlar,şehrin eski mahalleleri Mouraria, Alfama, Baixa, Chiado ve Estralla’dan geçerek Campo Ourique (Prazeres)’den ‘den geri döner. 15 dakika aralıklarla hareket eder ve toplam 7 km lik yolculuk trafiğe bağlı olarak yaklaşık 40 dakika kadar sürer. Toplam 34 adet durağı bulunan tramvay ile , Miradouro da Graça, Castelo de São Jorge, Miradouro de Santa Luzia, Sé Catedral de Lisboa, Palácio de São Bento ve Basílica da Estrela gibi, Lizbon’un önemli tarihi binalarına ulaşmak mümkündür. 06.00 – 23.00 saatleri arasında çalışan tramvayda ücret sürücüye ödenebileceği gibi, LisboaCard ile ücret ödemeden seyahat etme imkanı bulunmaktadır. 28 no’lu tramvay hattı aşağıda yer almaktadır.
Lizbon Tramvayları
Oldukça inişli ve çıkışlı bir yer olan ve yokuş yukarı yürümenin, özellikle ileri yaşta olan veya yürüme zorluğu bulunan insanlar için oldukça zor olduğu Lizbon’da, şehir içi ulaşım için en iyi yol, tramvayları kullanmaktır. Lizbon’da tramvay hattının ilk temelleri 1873 yılında atılmış ve başlangıçta at arabaları kullanılmış. 1901 yılında tramvay hatları elektrikli hale getirilmiş. Bu nedenle de Lizbon tramvay hatlarına “eléctrico” anlamına gelen E harfi ile başlayan bir numara veriliyor. Halen toplam 48 km’lik bir mesafede çalışan 58 tramvay bulunan beş tramvay hattı var. E28, E12, E15, E18 ve E25. Bunlardan en ünlüsü 28 no’lu tramvay olup, bununla ilgili bilgilere yukarıda yer vermiştim. Diğerlerinden E12 , Alfama üzerindeki E28 yolunun çoğunu izlemekte, ancak çok sınırlı bir hizmet sunmaktadır. E15 hattı ile, Lizbon merkezden batısındaki Alges’e ulaşılmakta olup, Belém’e gitmek için en iyi alternatiftir. E25 ve E28 hatları ise şehir merkezinden turistik bölgeler dışındaki Lizbon semtlerini kapsamaktadır. Ayrıca sadece turistlere hizmet veren ve Alfama bölgesinde çalışan kırmızı ve yeşil renkli tramvay hatları da bulunmaktadır. Lizbon’daki tüm tramvay hatlarının haritasına aşağıda yer verilmiştir.
Bairro Alto
Türkçe karşılığı Yüksek Mahalle anlamına gelen Bairro Alto, barları ve gece kulüpleri ile Lizbon’un gece hayatı merkezidir. Baixa’nın kuzey batısındaki tepede yer almakta ve oldukça dik sayılabilen bir yokuş yürünerek veya Elevador da Glória’ya binilerek çıkılmaktadır. 1500 lü yıllarda aristokratların ve tüccarların yaptıkları evlerle yerleşime başlanan bölge, 1755 depreminde fazla bir tahribatla karşılaşmamasına rağmen, 1800 lü yıllarda ahşap yapıların yerine yapılan taş binalarla oluşan dar sokaklarla çehresi bugünkü halini almıştır. Arnavut kaldırımı döşeli sokaklar, gündüz saatlerinde gezerken sanki bir uykudaymış ve akşamı bekliyorlarmış gibi oldukça sessiz duruyorlar. Saat 17.00 den itibaren izlenmeye başlayan hareketlilik, geceyle birlikte doruğuna çıkıyor. Her bir köşesinde gece kulüpleri, barlar ve geleneksel Portekiz yemekleri sunan küçücük lokantalar bulunan sokaklar binlerce insanın eğlence arayışına cevap veriyor. Günün yorgunluğunu atmaya çalışan turistler, çalışanlar, öğrenciler gibi her türden insanı bir arada dışarılara taşan müzikleri dinleyip, daracık bir lokantada yemeklerini yerken veya barların önünde içkilerini yudumlarken görmek mümkün. Özellikle hafta sonları oturmak bir yana, ayakta dahi duracak yer bulmak zor olabiliyor. Gece 01.00 e kadar yemek bulma imkanı mevcut olup, barlar ve gece kulüpleri ile birlikte tüm işyerleri, üzerlerindeki katlarda ikamet ediliyor olması nedeniyle 03.00 civarında kapanıyor. Fado dinlemek için oldukça iyi mekanlara sahiptir. Bairro Alto’da yer alan önemli yerler arasında Miradouro de São Pedro de Alcantara ile Largo Trindade Coelho’da bulunan Igreja de São Roque ve Museu de São Roque önde gelmektedir.
Miradouro de São Pedro de Alcantara
Bairro Alto’nun kuzey kısmında bulunan bu seyir terasından, Baixa, Castelo de São Jorge ve Tagus Nehri panoramik olarak izlenebilir. Lizbon’un gün batımı ve gece fotoğrafları için mükemmel bir mekandır.
Chiado
Bairro Alto ve Baxia arasında yer alan ve Lizbon’un en prestijli yerlerinden biri olan bölgenin tarihi 12.yy’a kadar ulaşmaktadır. Bairro Alto ile beraber 15.yy sonlarında aristokratların ve tüccarların yerleşim alanı olarak canlanmaya başlayan bölgenin büyük bir bölümü, 1755 depreminde gördüğü tahribat sonrasında yeniden inşa edilmiştir. Chiado’da ikinci yeniden yapılanma ise 25 Ağustos 1988 tarihinde sabaha karşı çıkan yangın sonrasında olmuştur. 1846 yılında burada kurulan ve halen faaliyetini sürdürmekte olan Grémio Literário (Edebiyat Kulübü) etkisiyle 19.yy ortalarından itibaren şairler, yazarlar, politikacılar ve sanatçıların uğrak ve buluşma yerine dönüşmesinin sonucu olarak, Lizbon’un zarif ve bohem bir semti olarak ünlenmiştir. Halen sanat galerileri, müzeleri, kitapçıları, tiyatroları, tasarımcı mağazaları, atölyeleri, restoranları, kafeleri ile bu özelliğini sürdüren Chiado’da birçok sanatsal ve kültürel etkinlik bir arada görülebilmektedir. Praça Luis de Camoes’de (Luis Camoes Meydanı)’nda şair Luis de Camoes’in, Largo Chiado’da şair António Ribeiro Chiado’nun heykellerini görebilir ve 1905 yılında açılan Café A Brasileira’da şair Fernando Pessoa’nın bir sandalyede oturan bronz heykelinin yanındaki masada kahvenizi içebilirsiniz. Chiado’yu gezerken bunların haricinde, Çağdaş Sanatlar Müzesi (Museu Nacional de Arte Contemporânea), Teatro da Trindade, São Luiz Teatro Municipal, Convento do Carmo ve Cervejaria Trindade görülmeye diğer yerler arasında öne çıkanlardır.
Convento do Carmo
1389 yılında Gotik tarzda inşa edilmiş olan kilise, Rossio Meydanı ve Castelo de São Jorge’a bakan bir tepe üzerine kurulmuştur. Bairro Alto’da Chiado’ya yürürken sol tarafta yer almaktadır. Zamanının en büyük ibadethanesi olup, 1755 depreminde gördüğü büyük tahribat sonrasında sadece sütun ve kemerlerinin bir kısmı ayakta kalabilmiştir. Depremde manastır kütüphanesinin de yıkılmasıyla 5.00 civarında yazılı eser kaybolmuştur. Lizbon’un deprem sonrası yeniden inşa edilmesi sırasında, depremin hatırlanması için bu kilise olduğu gibi bırakılmıştır. Kilisenin küçük bir bölümünde tarihi, arkeolojik ve sanatsal değeri olan eserlerin sergilendiği ve Museu Arqueológico do Carmo adı altında Arkeoloji Müzesi yer almaktadır.Manastırın bulunduğu küçük meydanın ortasında 18.yy da yapılmış bir çeşme bulunmaktadır.
Miradouro de Santa Catarina
Chiado’daki Luis de Camões Meydanı’ndan yürüyerek 400 metre uzaklıkta yer alan Miradouro de Santa Catarina, Lizbon’daki önemli seyir teraslarından biridir. Tagus Nehri, 25 Nisan Köprüsü ve Cristo Rei anıtı manzarasına sahiptir. Gün batımında oldukça kalabalık olan terasta yer alan kioasktan alınan içeceklerle günün yorgunluğu atılabilir.
Museu Nacional de Arte Antiga (Ulusal Antik Sanat Müzesi)
1884 yılında kurulmuş olan müzede resim, heykel, metal işleri, mobilya gibi 19.yy a kadar olan toplam 7500 civarında antika eser sergilenmekte olup, Portekiz’in en çok ziyaretçi çeken yerlerindendir. Ziyaret tarihimizde geçici olarak sergilenen Rodin’in Danaid adlı heykelini de görme imkanımız oldu.
Gare do Oriente :
Lizbon’un şehiriçi ve şehirlerarası tren seferleri seferlerinin ana durağı olan bu tren garı 1998 yılındaki Expo’98 fuarı nedeniyle inşa edilmiştir. Altında metro istasyonu ve şehiriçi otobüs durakları yer almaktadır. Lizbon’a ulaşımın metro ile de sağlanabildiği hava alanından diğer şehirlere ulaşım bu istasyondan sağlanmaktadır.
Parque das Nações
Tagus Nehiri kenarında yer alan 5,5 km2 lik bir alanda 1998 yılında Lizbon’da gerçekleştirilen Expo’98 Dünya Fuarı için inşa edilmiş çok amaçlı bir parktır. Oceanário de Lisboa, Pavilhão Atlântico, Torre Vasco da Gama ve Pavilhão do Conhecimento park içinde yer alan önemli binalardır. Parka, Gare do Orient tarafındaki Centro Comercial Vasco da Gama alışveriş merkezi içinden geçilerek giriş yapılabilir. Girişte 20 m yüksekliğindeki Homem – Sol heykeli ile karşılaşılıyor. Türkçe karşılığı Adam ve Güneş olan heykel Heykeltraş Jorge Viera tarafından 15 ton demir kullanılarak yapılmıştır. Heykelin 15 m kadar ilerisindeki Rossio dos Olivais’de Expo’98’e katılan 181 ülkenin bayraklarına yer verilmiştir.
Oceanário de Lisboa :
Kirliliğin okyanuslar için büyük bir tehdit olduğuna dikkat çekmek amacı ile planlanmış ve Expo 98 Dünya Fuarı için inşa edilmiştir. Sahip olduğu 20.000 m2 lik kapalı alan ve 7.500 m3 su hacmiyle Avrupa’nın ikinci en büyük akvaryumu olarak bilinmektedir. 1 adet global okyanus havuzu ile Atlantik Okyanusu, Pasifik Okyanusu, Hint Okyanusu ve Antarktika yaşamlarına yer verilen 4 ana havuz ve 40’a yakın küçük havuzlarından oluşmaktadır. Akvaryumda, 500’ yakın türde yaklaşık 10.000 canlı, kendi yaşam bölgelerinden getirilen sularda, yapay olarak oluşturulan ortamlarında sergilenmektedir. Giriş Ücreti € 14 dur.
Ponte Vasco da Gama :
Lizbon’un kuzeybatısındaki Olivais ile karşısındaki Alcochete şehri arasında ve Tagus Nehri üzerine kurulu olan köprü, Expo’98 Dünya Fuarı inşaat çalışmaları kapsamında yapılmıştır. Tagus Nehri’nin oluşturduğu haliç üzerindeki viyadükleri ile birlikte 17,3 km ulaşan uzunluğu ile Avrupa’da ilk sırada, dünyada ise 17. Sırada yer almaktadır.
Belém
Lizbon’un anısal ve tarihsel açıdan en önemli turistik yerlerinden olan ve Tagus Nehri kenarında yer alan Belém’e ulaşmak için en iyi yol, Praça do Comércio ‘dan 15 no’lu tramwaya binmektir. Macellan ve Vasco da Gama başta olmak üzere Portekizli kaşifler, 1460 yılında burada bir balıkçı barınağı yerine inşa edilen ve daha sonra ortadan kalkan limandan denize açılmışlardır. Ayrıca Christopher Columbus’un yeni dünyayı keşif yolculuğundan dönerken bu limanda mola verdiği yazılmaktadır. 1755 depreminden sonra, depremde evlerini kaybedenler için çadır ve barakalar bu bölgede kurulmuş olup, Lizbon’un yeniden inşası süreci ve sonrasında kraliyet sarayları ile askeri kışlaların burada inşa edilmesi ile bölge büyümeye başlamıştır. Sanayileşme sürecinde bir süre tabakhane, metal işleme, cam yapımı ve tekstil iş kollarında faaliyet gösteren imalathanelere ev sahipliği yapmış ise de, 20.yy başlarından itibaren gerçekleştirilen kentsel projelerin etkisiyle bugünkü gibi bir turizm merkezi haline gelmiştir.
Görülmesi gereken önemli turistik yerleri, Torre de Belém, Padrão dos Descobrimentos ve Mosteiro dos Jerónimos başta olmak üzere Museu de Marinha, Museu da Electricidade, Museu de Arte Popular ve Museu Nacional dos Coches gibi müzelerdir. Belém Kulesi ve Keşifler Anıtı yanı sıra Jeronimos Manastırı’nın içerisi fotoğraf için ideal mekanlardır. Ayrıca Mayıs ayında açan mor renkli Jakarandaların en güzel fotografları Belém Kulesinin karşısında yer alan Avenida da Torre de Belém’den çekilebilir. Pasteis de Belém’de Portekiz’in meşhur tatlısı denenebilir.
Torre de Belém :
Tagus Nehri kenarında ve etrafı nehir ile birleşik yapay bir su çukuru ile çevrili küçük bir ada üzerinde bulunan kule, 1515 ve 1519 yılları arasında inşa edilmiştir. 1983 yılında Unesco Dünya Mirası listesine alınmıştır. Manuelin tarzda inşa edilen 4 katlı kulenin pencere ve balkonlarında Mağribi izleri görülmektedir. Tagus Nehrinin oluşturduğu halicin girişinin korunması amacıyla inşa edilen kule, sonraki dönemlerde kraliyet muhalifleri için zindan, gümrük merkezi ve deniz feneri olarak işlevini sürdürmüş, 1990 yılında mülkiyetinin Portekiz Mimari Miras Enstitüsü’ne devredilmesinden sonra yapılan restorasyon çalışmaları ile turizme açılmıştır.
Padrão dos Descobrimentos :
Torre de Belém’in 900 m doğusunda ve Tagus Nehrinin kenarında yer alan bu anıt coğrafi keşifleri anısına ile olarak 1940 yılında düzenlenen Portekiz Dünya Fuarı için yapılmıştır. Alçı ve çuval bezinden oluşan dayanıksız malzeme ile yapılan bu ilk anıt fuar sonrasında 1943 yılında yıkılmıştır. Portekiz Coğrafi Keşiflerinin en büyük destekçisi olan ve Henrique o Navegador olarak da bilinen Infante Dom Henrique (Prens D.Henrique)’in 500. ölüm yıldönümü anısına beton kullanılmak suretiyle 52 m yükseklikte ve 20 m genişlikte yeniden yapılmıştır.
Anıtın hemen yanında, yerde, içinde bir dünya haritası olan önünde 50 m çapında bir rüzgar gülü yer almaktadır. Mermer mozaiklerden oluşan bu rüzgar gülü ve harita Güney Afrika tarafından hediye olarak yaptırılmıştır.
Coğrafi keşiflerin ilk zamanlarında Portekizli denizcilerin kullandığı yelkenli karavellerden esinlenerek yapılan anıt, bir gemiyi sembolize etmekte ve her iki tarafındaki pruvasında Portekiz Coğrafi Keşifleri ile bağlantılı önemli kişiler betimlenmiştir. Her bir pruvada 16 şardan toplam 32 kişiye yer verilmiş olup, en önde ise elinde bir karavel tutarak bilinmeyen denizlere bakan Infante Dom Henrique görülmektedir.
Anıtta Infante Dom Henrique arkasında betimlenen kişiler şunlardır.
Doğu profil:
- Afonso V de Portugal (Portekiz Kralı)
- Vasco da Gama(Hindistan deniz yolunun kaşifi)
- Afonso Gonçalves Baldaia(Batı Sahra ve Azor adalarının kaşifi)
- Pedro Alvares Cabral(Brezilya kaşifi)
- Ferdinand Magellan(Dünyanın etrafını ilk dolaşan denizci)
- Nicolau Coelho(Mozambik kaşifi)
- Gaspar Corte-Real(Kuzey Amerika kıyıları kaşifii)
- Martim Afonso de Sousa(İlk Brezilya valisi, denizci)
- João de Barros(Tarihçi, yazar)
- Estêvão da Gama(Hindistan valisi, denizci)
- Bartolomeu Dias(Ümit Burnu’nu ilk kez geçen denizci )
- Diogo Cão(Angola ve Namibya ile KongıoNehri’ne ilk ulaşan denizci )
- António de Abreu(Timor ve Bada adlarına ilk ulaşan denizci)
- Afonso de Albuquerque(Hindistan’daki ikinci Portekiz Valisi) )
- Saint Francis Xavier(Misyoner)
- Cristóvão da Gama(Etiopya ve Somali askeri seferlerinin lideri, denizci)
Batı profil:
- Infante Pedro, Duque de Coimbra(Kral João I’in oğlu)
- Filipa de Lencastre (Kraliçe ve Infante Dom Henrique’nin annesi)
- Fernão Mendes Pinto(Kaşif ve yazar)
- Gonçalo de Carvalho (Misyoner)
- Henrique de Coimbra (Misyoner )
- Luís de Camões( Şair )
- Nuno Gonçalves(Ressam)
- Gomes Eanes de Zurara(Tarihçi)
- Pêro da Covilhã(Diplomat ve gezgin)
- Jácome de Maiorca(Haritacı)
- Pedro Escobar( Batı Afrika’daki St.Thomas, Annabon, Principe adaları kaşifi)
- Pedro Nunes(Matematikçi, seyir aletini bulan kişi)
- Pêro de Alenquer(Afrika kıyıları kaşifi )
- Gil Eanes(Lagos kaşifi, denizci)
- João Gonçalves Zarco(Madeira Adasında ilk yerleşimi kuran denizci)
- Fernando, o Infante Santo(Kral João I’in oğlu)
Mosteiro dos Jerónimos :
Belém’de Padrão dos Descobrimentos’un karşısında yer alan ve kentin en görkemli sembollerinden biri olan bu manastırın inşaatına, Kral Manuel I zamanında 1501 yılında başlanmış ve bir sonraki yüzyılda tamamlanabilmiştir. İnşaatın finansmanı yıllık 70 kg altına eşdeğer olan, Afrika’dan ve Doğu’dan getirilen malların ve baharatların üzerinden alınan %5 oranındaki vergilerle sağlanmıştır. Manastır ve ana kilise olmak üzere 2 bölümden oluşan kompleksin, manastır kısmına giriş ücretli olup, Portekiz’in en dekoratif yapılarından olan ana kiliseye giriş ise ücretsizdir. Manuelin tarzda olup, Unesco Dünya Kültür Mirası listesine dahildir. Vasco da Gama ile Portekiz’in en önde gelen şair ve tarihçilerinden Luís de Camões’in mezarları burada yer almaktadır.
Museu Calouste Gulbenkian:
Belém’de, Mosteiro dos Jerónimos ile Museu de Marinha’nın arasında yer alan müzede, Ermeni asıllı Osmanlı vatandaşı olan Calouste Sarkis Gulbenkian’ın (1869, Üsküdar – 1955, Lizbon), yaşamı boyunca toplamış olduğu kendi kişisel koleksiyonları sergilenmektedir. Sergilenen eserler arasında Mısır, Mezopotamya, Roma, Yunan medeniyetlerine ait antik eserler ve Osmanlı dönemine ait İznik çinilerinden, Rembrandt, Rubens, Monet, Degas ve Renoir gibi ünlü ressamların tablolarına kadar yaklaşık 6000 eser bulunmaktadır. Pazar günü giriş serbest olan müzeye diğer günlerde giriş ücreti 5 €’dur. Müze kompleksinin içinde bulunan Centro de Arte Moderna (Modern Sanat Merkezi), görülmeye değer.
Elevador da Bica (Bica Asansörü)
Bairro Alto’nun güney batısında, Rua de Sao Paulo ile Rua do Loreto arasında çalışan 245 m uzunluğundaki funiküler sistem olup, Raoul Mesnier de Ponsard tarafından inşa edilmiş ve 28 Haziran 1892 tarihinde kullanıma açılmıştır. 2002 yılında Ulusal Anıt olarak sınıflandırılmıştır.
Elevador do Lavra (Lavra Asansörü)
Praça dos Restauradores’in 200 metre kuzey batısında Largo da Anunciada ile Rua Câmara Pestana arasında çalışan 188 metre uzunluğundaki funiküler sistemdir. Raoul Mesnier de Ponsard tarafından inşa edilmiş ve 18 Nisan 1884 tarihinde kullanıma açılmıştır. 2002 yılında Ulusal Anıt olarak sınıflandırılmıştır.
Ponte 25 de Abril:
Lizbon’u Tagus nehrinin karşı kıyısındaki Almada ilçesine bağlayan ve San Fransisco’daki Golden Gate köprüsünün benzeri olan 70 metre yüksekliğindeki ve 2277 m uzunluğundaki köprü, Golden Gate köprüsünü de yapan American Bridge Company tarafından inşa edilmiş ve 6 Ağustos 1966 tarihinde hizmete açılmıştır. Karayolu araçları için 6 şerit, trenler için de 2 hat bulunan ve açılışı esnasında Salazar Körürü olarak adlandırılan köprünün adı, 1974 yılındaki Karanfil Devrimi sonrasında 25 Nisan Köprüsü olarak değiştirilmiştir.
Cristo Rei (Santuário Nacional de Cristo Rei)
Lizbon’un karşı kıyısındaki Almada’da yer alan ve Rio de Janerio’daki Christ the Redeemer heykelinin bir benzeri olan Katolik anıtıdır. 82 metrelik kısmını kaidesinin oluşturduğu 28 metre yüksekliğindeki anıt, 10 yıl süren inşaatını takiben 1959 yılında açılmıştır. Anıtın kaidesini üst tarafı, Lizbon’un en iyi panoramik görünümüne sahiptir. Anıta, Ponte de 25 April üzerinden otomobil veya trenle ulaşılabildiği gibi, gemi ile Almada’ya geçtikten sonra otobüs ya da taksi ile de gitmek mümkündür.
This page has the following sub pages.
Yorum bırakın