Gün | 14 |
Güzergah | Kayseri – Kırşehir – Kırıkkale – Ankara – Bolu -İstanbul |
Mesafe | 798 km |
Seyahat Süresi | 11 saat |
Bugün gezimizin son günü.. Her güzel şey gibi bununda sonuna geldik. Güzel bir uykudan sonra yaklaşık 11 saat sürecek yolculuk için yeterli enerjiyi toplamıştık. Kayseri Öğretmenevi’ndeki kahvaltıdan sonra saat 08.30 da İstanbul’a doğru yola koyulduk. Kayseri işe başlarken, Yeni Kayseri otobüs terminali ve Kadir Has Stadı inşaatını geçerek şehir trafiğinden çıkmak için biraz oyalanmak zorunda kaldık.
Kayseri’yi tam arkamızda bırakmak üzere iken, dün bütün gün bulutların içinde saklanan Erciyes Dağı solumuzda bize güzel görüntü verdiği için Kırşehir ayrımında yol kenarında durup birkaç resim çektik.
Resim molasından sonra Kırşehir’e kadar durmadan yol aldık. Kırşehir’e geldiğimizde vaktimizin de olması nedeniyle Cacabey Medresesi’ni görmek için şehir merkezine girdik.
Kırşehir il merkezinde bulunan Cacabey Medresesi 1272-1273 yıllarında, Anadolu Selçuklu Sultanı Kılıç Arslan’ın oğlu II.Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde, Kırşehir Valisi Nuredddin Bibril Bin Cacabey tarafından yaptırılmış..
Zamanında rasathane olarak kullanılan Cacabey Medresesinin cephe ve köşelerde bulunan sütunları oldukça dikkat çekici. Toplam 3 adet olan bu sütunlar, roketin ateşleme ve fırlatma halini gösteriyorlarmış. XIII. Yüzyılda roket çiziminin bu yapıda kullanılması, işlev ve mimari arasındaki uyumun önemli, bir göstergesi olduğu söyleniyor.
Kuzeyde bulunan giriş kapısından giriş eyvanına, oradan da avluya geçiliyor. Avlunun ortasında bulunan kuyunun üzerinde ise üstü açık bir kubbe yer alıyor. Bu nedenle üstü açık kubbeden kuyuya akseden yıldızları incelemek için rasat kuyusu olarak yapıldığı düşünülüyormuş.
Avlunun güneyinde mescit olarak kullanılan ve bir basamakla çıkılan ana eyvan bulunuyor. ana eyvanın köşelerinde yer alan karşılıklı iki sütun ise, koni ve küre biçimlerinin üst üste bindirilmesiyle oluşturulmuş. Camiin minaresinin ise gözlem kulesi olarak kullanıldığı düşünülüyormuş. 2006 yılında restorasyon gören Medrese, bugün cami olarak kullanılmaktadır. Gerçekten de görülmeye değer bir eser…
Kırşehir içinde araba ile kısa bir tur yaptıktan sonra tekrar İstanbul’a doğru yola çıktık. Keskin ve Kırıkkaleyi geçip, Elmadağ yöresinde güzel bir lokantada bahçede ağaçların altında kuş cıvıltıları ile güzel bir öğle yemeği için mola verdik.
Yemek sonrası Ankara’nın dışından TEM yolundan İstanbul güzergahına devam ettik ve Bolu sonrası Hendek civarında Berceste de mola verip bir bardak buz gibi çaya 1.- TL verince İstanbul’a geldiğimizi anlamıştık. Saat 19 sularında İstanbul’a girdik ve rüya bitti.
14 gün boyunca İstanbul’un o kargaşasını, trafiğini, kural tanımazlarını gerçekten unutmuşuz. Bu gezi sayesinde Türkiye’mizin ne kadar güzel olduğunu bir kez daha görmüştük. O kadar gizli yörelerimiz var ki.. Anlatmakla olmuyor… Gidip görmek lazım..
Bir sonraki seyahatte buluşmak üzere, Hoşçakalın…
O.Şeref Halıcıoğlu ve İ.Sabri Akyel sundu…
This page has the following sub pages.
Seref Bey elinize saglik.
Cok guzel anlatmissin.Bazi yerlerde anilarim canlandi, bazi yerleri de yazinla ogrettin.Iyi bir is cikarmissin.Bu arada Sabri Beye de selam.
BeğenBeğen
Hocam eline sağlık müthiş bir dizi oldu. şimdi sıra bizde bunu ingilizceye çevirip uygun bir sitede yayınlayıp yurtdışına açmakta bakalım neler olacak
BeğenBeğen